Bugün benim için çok acı bir gün. Buğday’dan arayıp haberi verdiklerinde, içimden bir şeyler koptuğunu hissettim. İnanmadım, inanmak istemedim.
Victor çok sevdiğim ve saygı duyduğum bir insandı. Hayır, “di” li geçmiş zaman kullanmak istemiyorum, kesinlikle yakışmıyor.
Victor’u çok severim çünkü hayat dolu bir insan o. İdealleri var ve bu ideallerini her şeyin üzerinde tutar. Hep bir şeyler vermeye çalışır etrafına, bilgi, sevgi, enerji verir, üretme gücü verir, belki de hepsinden önemlisi güven verir.
Bir girişimcinin sahip olması gereken her türlü özelliğe sahip tam anlamıyla bir girişimcidir Victor… Liderlik, zeka, çalışma azmi, cesaret, yaratıcılık, ileri görüşlülük, sosyal ilişki kurma becerisi, ikna kabiliyeti ve bütün bunlarla birlikte eşi benzeri görülmemiş bir mütevazılık. Aslında, sakin kişiliği, neşeli tavrı, değişmeyen giyim tarzı ile pek dikkat çekmez. Onu tanımayan dinleyicileri kim bu, konuşmayı o mu yapacak diye düşünebilir. Ama Victor sözü alıp da hayatınızda hiç duymadığınız bir takım gerçeklerden, dünyamızı bekleyen tehlikelerden ve önerdiği çözüm yollarından bahsetmeye başladı mı, işte o zaman her şey değişir. İnsan önce sarsılır, bir toparlanır sonra da başka bir dünyaya yolculuğa çıkar, hava kirliliğinin olmadığı, hırs ve benmerkezcilikten uzak, güneşin bizi ısıttığı, toprağın bize gülümsediği, suların bizi canlandırdığı, insanların birbirleriyle ve doğayla paylaşmayı bildiği daha yaşanabilir bir dünya canlanır gözünde…
Her sene Girişimcilik Derslerime mutlaka sepeti, yanında taşıdığı Buğday Dergileri, Tatuta rehberi ve bardağı ile gelir, önce “köylüyüm ben” der, sonra öğrencilerimize bir insan olarak kendimize ve çevremize karşı sorumluluklarımızla nasıl yaşamamız gerektiğini anlatır. Doğa ile, toprak ile su ile barışık yaşamayı, doğadan almayı ama ona vermeyi de bilmeyi gösterir. Toprağın tohum ile doğru olarak birleştirildiği noktada yaratılacak üretimin bir girişimci için dünyanın en büyük katma değerli işi olduğunu söyler. Tükettiğinden fazla üretmenin, birey olarak yapabileceklerimizle değişmeyeceğine inandığımız ya da inandırıldığımız şeyleri değiştirebileceğimizin kanıtıdır Victor. Hiç yoktan var ettiği Buğday organizasyonun kurucu lideri olarak örnek bir sosyal sorumluluk girişimcisidir.
Victor suyunu, çayını her şeyini o sepetinin içinde taşıdığı bardaktan içer, başka bardak kullanmaz. “Düşünsenize” demişti öğrencilere, “bir yıl içinde ne kadar plastik ya kâğıt bardak harcıyoruz hepimiz, ne kadar çok bardağın yıkanmasına, su ve deterjan israf edilmesine sebep oluyoruz. Hepimizin birer bardağı olsa ve bu bardağı kimseden utanmadan, çekinmeden her yerde kullansak ne kadar büyük bir değişiklik yapmış oluruz, tahmin edebiliyor musunuz?” Yanından ayırmadığı sepeti için ise; “bu sepet ne kadar sağlam biliyor musunuz? Valiz ya da büyük çantalar taşımanıza gerek yok. Bu sepetler onlardan inanın çok daha sağlam. Bu sepetler normalde atık malzeme olan mısır koçanlarından yapılıyor, yani tamamen doğal. Kastamonu’da kadınlarımız örüyor bu çantaları. Onların el emeği, ben hep bu çantayı kullanıyorum, tavsiye ederim” derdi.
Ekolojik tarımın ne anlama geldiğini ben ondan 10 yıl kadar önce öğrenmiştim. O zamanlar bu konu pek kimse tarafından bilinmezdi.
Bugün bürokrasinin bu kadar yoğun olduğu ülkemiz ekolojik tarım konusunda bilinçlenmiş, bir organik tarım yasasına kavuşmuş ve ekolojik ürünler sadece belli bir kesimin değil, kurulan ekolojik pazarlarla halkın ulaşabileceği bir konuma gelmişse bu başarı Victor ve tüm Buğday ekibinin başarısıdır.
Türkiye’deki biyolojik çeşitliliğin korunması adına başlatılan “Tohum Ağı” projesi ise yine Victor ve Buğday tarafından ülkemize sürdürülebilirlik bağlamında verilmiş çok kıymetli bir armağandır.
Victor’un bir ekolojik yaşam merkezi olarak hayal ettiği, tüm imkansızlıklara rağmen sıvasından boyasına, harcından, yer döşemesine kadar her şeyi ekolojik olarak inşa edilen ve bir ziyaretimde kendisinin küllerle bulaşık yıkadığına şahit olduğum, Kaz Dağları’ndaki Çamtepe evi, yine gelecek adına bırakılmış olan çok değerli bir başka armağan…
Bunların yanı sıra GDO’lara karşı verdiği mücadele, Anadolu’nun en ücra köşelerinde elindeki değeri farkında olmayan köylüleri bilinçlendirmek için gösterdiği çaba, Türkiye’de ekolojik turizm bir sektör olarak işler hale gelmesi ve sadece yurt içi değil doğru bir tanıtımla yurtdışından da talep alabilmesinde oynadığı rol, ülkemizin IFOAM gibi çevresel platformlarda ciddi bir kurum tarafından temsil edilmesinin ve kabul görmesinin sağlanmasında üstlendiği sorumluluklar… Hangi birini söylesem, saymakla bitmez ki…
Sevgili Victor şu kısacık ömründe bize çok şey öğrettin, birçok konuda hepimize örnek oldun. Olaylara herkesin bildiği ve görmek istediğinden farklı olarak bakmamızı sağladın ve sistemin yarattığı aşılması imkânsız engellerin üstesinden birlik olarak nasıl gelebileceğimizi gösterdin. Bize daha iyi bir dünya, daha iyi bir gelecek için umut verdin. Biz sana inandık Victor, yapmak istediklerine, hayallerine, yarattıklarına inandık. Buğday ekibinle beraber çok güçlü, saf, tertemiz tohumlar serptin. Sen de bize inan ve güven çünkü biz bu tohumları sevgiyle, şefkatle yetiştirip geleceğe taşıyacağız. Buğday’ı Buğday yapan temellerden doğan bu tohumların kirlenmesine, bozulmasına izin vermeyeceğiz ve onları paylaşmaya devam edeceğiz, inatla yılmadan ve yorulmadan, aynı senin yaptığın gibi… Sen ise bizi, yüzünden hiç eksilmeyen sevgi dolu gülümsemenle bir yerlerden izleyeceksin. Merak etme lütfen yaptıklarımızla gurur duyacaksın.
Paul Simon & Garfunkel’ın çok güzel ve anlamlı bir parçası vardır, Sparrow (Serçe) diye. Uçmaktan yorgun düşmüş, üşümüş, aç kalmış bir serçenin hikâyesini anlatır. Onu kimin seveceğini, onu kimin ısıtacağını, onu kimin doyuracağını sorar Paul Simon şarkısında. En sonunda da onun için kimin ağıt yakacağını sorar. Cevap topraktan gelir. Toprak “benim yarattığım her şey bana geri döner” der.
Victorcum sen de ait olduğun yere geri döndün. Nur içinde yat. Bize kattığın her şey için sonsuz teşekkürler. Seni çok seviyoruz.
İzel Levi Coşkun
Email: icoskun@mazarsdenge.com.tr
Website: www.mazarsdenge.com.tr
* Bu makale İşte İnsan’da yayınlanmıştır.
Yorum yok