Benim melek yatırımcılık yapmam için herhangi bir startup firmasında hissedar olmam gerekmiyor. Sonuçta bir hayal var ve o hayale inandığım anda sunduğum destek finansal olsun ya da olmasın kendimi baştan ortak gibi hissediyorum. Tabi bir projeye inanmam için en öncelikli kriterim elde edilen gelirin, girişimin yarattığı sosyal ve çevresel etki ile dengeleniyor olması. Özetle, girişimcilerin gelecek kuşaklar adına sorumluluklarına sahip çıkmalarını ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerinden en azından birine dokunabiliyor olmalarını bekliyorum. Bu şekilde destek verdiğim birçok startup ile birlikteliğimizden çıkardığım 3 önemli dersi paylaşmak isterim:
1- Zaman Ayırmak
2- Muhasebe & Finans
3- Nakit Yatırımın Bölünmesi
Zaman Ayırmak:
Bir melek yatırımcının ne yazık ki “ben para yatırdım, gerisine karışmam, sadece finansal getiriye bakarım” deme gibi bir lüksü yok. Hele ki melek yatırımcı girişimin konusuyla ilgili herhangi bir yetkinliği varsa ve/veya yönetim, organizasyon, pazarlamada tecrübesi bulunuyorsa, mutlaka uzman olduğu konu ya da konularda destek sunmalı. Tabi bu bir zaman meselesi ve 2-3 haftada bir yarım saat vakit ayırmakla bazı işler çözülmüyor. Yatırımlara ikinci bir iş gibi bakmak, haftada en az yarım, bir gün belki de daha çok zaman ayırmak gerekebiliyor. Ayrılacak zaman girişimcinin iş yapma becerisine, tecrübesine, genel yaklaşımına ve startup ın hangi evrede olduğu gibi faktörlere bağlı. Buradaki kritik nokta, yüzeysel zaman ayırmamakla ilgili… Yatırımcının içerideki konulara hâkim olması ve gerçekten zaman verebilmesi çok önemli. Bunu da iş yoğunluğumuz içinde gerçekleştiremeyebiliyoruz. Yaptığım bir yatırımda girişimcinin benim ne kadar çok zamanıma ihtiyacı olduğunu baştan kestiremedim. Yatırıma başladığımda bazı şeyleri telefon ya da skype üzerinden götürürüm, ara sıra da görüşsek de nasılsa yeterli olur diye düşünmüştüm. Ama ne yazık ki bunların yeterli olmadığını, girişimcinin, hedef kitlesine ulaşım yollarından, ürün fiyatını belirlemeye kadar, en küçük günlük operasyonlarında bile desteğe ihtiyaç hissettiğini fark ettiğimde artık iş işten geçmişti. Siz siz olun gerektiğinde ciddi bir zaman verecek kadar boş vaktiniz yoksa yatırım yaparken iki kere düşünün.
Muhasebe & Finans:
Bir startup a yatırım yapacaksam muhasebesinin de mutlaka çok güvenilir bir muhasebeci tarafından tutulmasını ve aylık raporlama yapılmasını beklerim. Güven derken muhasebecinin girişimciyi gerektiği yerde uyarabilecek bir pozisyonda olmasını da kastediyorum. Çünkü özellikle kuruluş aşamasında vergiden kaçınmak için evine aldığı televizyonu demirbaş, üstüne aldığı takımı gider olarak yazdırmak isteyen girişimciler olabiliyor. Muhasebecinin bu tip işlemlere izin vermemesi gerekiyor.
Yatırım yaptığımda önceden sadece bilanço, kâr zarar tablolarının aylık raporlanmasını isterdim. Daha sonra bunlara genel mizan, borç/alacak durumu ve nakit akış tablolarını da ekledim. Farklı yatırımlar yaptıkça bir ayın kapanışıyla sonraki ayın açılışını kontrol etmek ve hesap kalemi bazında yüzdesel varyasyonları hesaplayarak, önemli farkların kaynağını tespit etme yolunu seçtim. Basit bir denetim gibi nitelendirilebilecek bu sorguların hem start-up ın belli bir disipline girmesinde fayda yarattığını hem de girişimcinin gözünden kaçabilecek mesela geciken alacaklar ya da nakit sıkıntısı gibi durumlarda erken uyarı niteliği taşıdığına şahit oluyorum. Özellikle genelde sadece bilanço ve kâr zarar tablolarının tercih edilmesine rağmen aylık mizana bakmanın firmanın genel bir resmini çekmek için vazgeçilmez olduğunu söyleyebilirim. Nakit akışına gelince… Birçok firma kâğıt üzerinde ciro yapıyor ya da kâr ediyor olabilir. Ancak işi döndürecek, maaşları, vergileri ödeyecek nakdi yoksa ne yazık ki gerisinin pek bir anlamı kalmıyor. Bunu görmenin de en kolay yolu nakit akış tablosuna bakmaktan geçiyor. Tabi muhasebeci her ay hazırlayabilecekse…
Nakit Yatırımın Bölünmesi:
Finansal kaynak bulmakta girişimcilerin ne kadar zorlandığını çok iyi biliyorum. Harika bir fikir için kapı kapı dolaşmak, projenizi anlayıp anlamadığından emin olmadığınız bir sürü insana dert anlatmak, size yatırım yapacağım diyen birinin güvenilir olup olmadığını kestirememek, bu arada da finansal yokluk içinde işini hayata geçirmek ve yürütebilmek kolay değil. Öte yandan bütün bu çabanın ardından iyi bir finansal kaynak bulmak da girişimci için müthiş bir başarı sayılabilir. Ama burada dikkat edilecek çok önemli bir konu var. Bu da, hele ki ilk deneyimiyse, girişimcinin büyük olasılıkla hiç bu kadar parayı bir arada daha önce hiç görmemiş olduğu gerçeği. Bu durum sizi direkt bir para yönetme krizi ile karşı karşıya bırakabilir. Parayı aldığında aynı piyango kazanmış gibi ne yapacağını bilemeyen, şımaran, parayı şık bir ofise ya da üst segment bir arabaya yatırıp har vurup harman savuran girişimcilerle karşılaştım. Burada yapılması gereken şirkete konulacak sermayeyi önceden hazırlanmış bir iş planı çerçevesinde ve ne kadar paranın nereye harcanacağı belirlenmiş bir şekilde planlamadaki ihtiyaç tutarlarına göre şirkete
aktarmak. Hatta paranın belli bir bölümünün yatırılması yine baştan yapılacak bir anlaşma yoluyla belli başarı kriterlerine de bağlanabilir. Bu şekilde bir sağlama alma metodu girişimciyi oksijene boğmadan nefes aldıracak, yatırımcıyı da bir anlamda kontrollü gidildiği için rahatlatacaktır.
Bir startup ın başarısının girişimcinin liderlik özelliklerinden, doğru ekip kurmaya, iş modelinin oluşturulmasından, verimli işbirlikleri yaratmaya kadar birçok bileşeni bulunuyor. Ancak şirkete giren yatırımcının da, ekibin çok önemli ve doğru kullanılırsa çok ciddi katma değer yaratan bir paydaşı olduğunu unutmamak lazım. Bir yandan yatırımcının hayal kırıklığına uğramadan yatırımından istediği getiriyi elde etmesi, bir yandan da girişimcinin bazı alışılagelmiş hatalardan kendini koruyabilmesi için yukarıda bahsettiğim bu üç basit öneriye uyulmasının başarı şansını arttıracağına inanıyorum.
Yorum yok