Hafta sonu kuzey ormanlarını ziyarete gittik. Çevrecinin daniskasıyım diyen bir yönetimin nasıl bir çevre katliamına sebep olduğuna gözlerimizle tanıklık ettik. Zamanında kömür madeni olarak kazılmış olan çukurların yıllar içinde nasıl bir doğa güzelliğine dönüştüğünü gördük. Ancak oluşan göllerin tekrar kapatılarak havaalanı arazisine nasıl dahil edileceğini öğrendik. Ağaçların kesildiği yerlerde yeşeren fidanlara belki de son kez baktık. Çünkü ne yazık ki onlara da yaşam hakkı verilmeyeceğini, yakında beton ile kaplanacaklarını biliyoruz.
Yanlış bir denklemin içinde yeralıyor bu ağaçlar, göller, kuşlar, böcekler… Bu denklemin temelinde para ve kredi, üzerinde büyüme ve rant, kurulumunda ise beton ve hafriyat var. Bu denkleme bağlı bir sistemin nihai amacı daha çok paraya ulaşmak ve patlayana kadar büyümektir. Sistem kredi ile döner ve inşaat ile gelişir. Bir inşaattan elde edilen rant ile anapara ve kredi faizi ödenir sonra da yeni bir hafriyat ve yeni bir inşaat başlar. Daha büyük rant daha büyük projeler getirir ve biz ülke olarak dünyanın en büyük havaalanına, en büyük adalet sarayına, en uzun köprüsüne vb sahip olmanın yanıltıcı gururunu yaşarken farkında olmadan dünyanın belki de en büyük çevresel ve sosyal bedelini öderiz ve ödetiriz. Ödetiriz diyorum çünkü bu ağır bedele katlananlar yıllar sonra bu güzelim çevre unutulup sadece bazı resimlerde var olduğunda bizden sonra gelecek kuşaklar olacak. Bu bedeli, yaşayamadıkları çevre, nefes alamadıkları hava ve içemedikleri su ile ödeyecekler. Ne yazık ki biz onlara, sürdürülebilirliğin sunduğu sosyal adalet ve yaşayan bir ekosistemin ekonomik kalkınma ile dengelendiği bir denklem yerine, her an patlamaya hazır bir büyüme bombası bırakacağız.
Burada kalkınmanın altını özellikle çiziyorum çünkü bizi yönetenlerin kalkınma ile büyüme arasındaki farkı çok iyi bildiklerinden eminim. Büyümenin sürekli olarak devam edemeyeceğini, kalkınmanın ancak uzun vadeli planlama, doğru yatırım, inovasyon, çevresel ve sosyal sorumluluğun bütünleştirilmesi ile gerçekleşeceğini de… Ancak bu yaklaşıma sahip olmak kısa vadede sadece bizim yöneticilerimizin değil birçok ülke ya da şirket ve organizasyon yöneticisinin de işine gelmiyor. O yüzden en kolay şekilde sesi hiç çıkmazmış, her şeye katlanırmış gibi görünen doğa para uğruna umarsızca tüketiliyor, yok ediliyor. Ama hiç şüpheniz olmasın doğanın da evrenin de kusursuz bir dengesi vardır ve bu denge bozulduğunda bir şekilde bunun hesabı sorulur…
Yorum yok