Sevgili MazarsDenge çalışanları, değerli misafirler, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Bundan yaklaşık 25 yıl önce Astel Kağıtçılık’ta ön muhasebe elemanı olarak çalışmaya ilk başlayacağım gün aklımdan şunları geçiriyordum. “Bugün erkenden kalktım, şu anda servisi bekliyorum. Belli bir saatte işe gideceğim, gün içinde çalışacağım ve belli bir saatte eve döneceğim. Bundan böyle büyük bir ihtimalle ömrümün sonuna kadar tatil günleri hariç olmak üzere her gün aynı şeyi yapacağım. NEDEN?
Karşılığında ne olacak? Maaşım olacak, para kazanacağım, kendi ayaklarımın üzerinde duracağım. Güzel. BAŞKA? Yeni şeyler öğreneceğim, yeni insanlar tanıyacağım, tecrübe sahibi olacağım. Çok iyi. Daha? Zamanı geldiğinde yöneteceğim, güçlü olacağım, şirketi büyüteceğim… Listeyi uzatmak mümkün… Ama tüm bu açıklamalar aslında bütün ömrümün büyük bir bölümünü belli bir işi yapmak için geçirmeye değer mi sorusuna tam istediğim cevabı vermiyordu. Bir eksiklik vardı ve ben 18 yaşında bunları aklımdan geçirirken tam olarak eksikliğin nereden kaynaklandığını kestiremiyordum.
Bizim evimizde iş hakkında çok konuşulur. Leon Bey baştan savma yapılan bir şeyi asla kabul etmez. Yapılan her işte kaliteyi sorgular. Sarah Hanım muhasebede 1 kuruş fark olsa, bu hata nereden geliyor diye araştırır, düzeltmeden adım atılmaz. Dürüst olmak, sözünün arkasında durmak, adil davranmak, çocukluğumdan beridir hep kulağımda çınlayan ve şartlar ne olursa olsun uymaya çalıştığım prensiplerdi.
Arthur Andersen üniversiteyi bitirdiğim yıllarda tüm arkadaşlarımın çalışmak için can attığı belki de dönemin en itibarlı şirketiydi. Oraya girebilmeyi başaran arkadaşlara farklı bir gözle bakardık. Bir seferinde üniversitemize kariyer günü için geldiklerinde konferans salonu o kadar dolmuştu ki, başvuru formları tükenmiş, forma ulaşabilen şanslılar aralarındaki rekabet yüzünden diğer arkadaşlarına formların fotokopilerini vermekte tereddüt etmişlerdi. Aradan birkaç yıl sonra 2001 yılında ne oldu da Arthur Andersen adındaki bu dev şirket, itibarının zirvesindeyken yok olup gitti. Az önce bahsettiğim para, tecrübe, güç, büyüklük hepsi mevcuttu. Ama şirket sanki kurucusu Arthur Andersen’in etik anlayışının temelinde yatan ve annesinin ona çocukluğunda “doğru düşün, doğru konuş” şeklindeki prensibinden sapmıştı. Bu olay sektörümüz başta olmak üzere herkes için büyük bir ders olmuştu.
Aradan geçen yıllar içinde birçok ders almaya devam ettim tabi ama sizinle yine beni çok etkileyen bir örneği paylaşmak istiyorum. Doktora yeterlilik sınavına girmiştim. Kartımı karşımda oturan profesörlere takdim edip sorulara cevap vermeye başladığımda profesörlerden biri kartıma bakıp, siz ne iş yapıyorsunuz dedi. Biz dedim, Mazars Denge olarak, muhasebe, vergi, bağımsız denetim ve danışmanlık hizmetleri veriyoruz. Peki, ne satıyorsunuz dedi? Efendim biz muhasebe, vergi… Sözümü kesti. Aynı şeyi tekrar etme dedi. Dikkat et ne satıyorsunuz diye sordum dedi… O anda cevap veremeyeceğimi anlamıştım. Belki de birazdan unutur diye içimden geçirerek, hemen şöyle bir yol seçtim. Bu çok güzel bir soru. Bana zaman verin düşüneyim arada öbür soruları cevaplayayım dedim. Diğer profesörlerin sorularını cevapladıktan sonra tam bitirmeye hazırlanıyordum ki, benim sorumu unutmadın değil mi diye bana dik dik baktı. O anda birden aklıma gelen cevap şuydu “güven satıyoruz”. Profesörün yüzü güldü. İşte şimdi konuşmaya başladın dedi.
İşim ile birlikte devam ettirdiğim ve yaklaşık 7 yıl süren zorlu doktora maceram beni uzun vadeli düşünmeyi öngören ve bugünün ihtiyaçlarını karşılarken bize gelecek kuşaklara karşı olan sorumluluğumuzu da hatırlatan sürdürülebilir kalkınma kavramı ile tanıştırdı. Tezimin açılışında James Lovelock’un Gaia Teoremi’nden alıntı yapmıştım. Bu teorem yerkürede bulunan tüm varlıkların birbiriyle bir bağı olduğunu ve her varlığın sistem içinde vazgeçilmez bir önemi olduğunu anlatıyor. Şimdi size sormak istiyorum. Böyle bir bağın varlığını yadsıyarak, sadece kendi kişisel çıkarımızı maksimize edecek davranışlar sergileyerek, başarının ölçüm aracı olarak bir tek parayı kullanarak, yaptığımız her işte attığımız her adımda nasıl bir çevresel ve sosyal etki yarattığımızı düşünmeyerek gelecek kuşaklara karşı sorumluluğumuzu nasıl yerine getirebiliriz?
Jürideki profesörüm haklıydı. Evet biz “güven satıyoruz” ve aslında işimiz icabı “doğru”yu arıyoruz. Biz şirket olarak doğruları ararken topluma karşı olan sorumluluğumuzun farkındayız. Bu sorumluluk o kadar büyük bir sorumluluk ki… İmzaladığımız bir tasdik raporunda, verdiğimiz bir bağımsız denetim görüşünde, gönderdiğimiz bir beyannamede yapacağımız herhangi bir hata değer zincirinin en uç noktasında sokaktan geçen vatandaşı yanıltmak anlamına geliyor. Bu sorumluluk bilinci parayı değil insanı en başa koymamızı gerektirirken değerlerimize de sonuna kadar sahip çıkmamız ve tüm paydaşlarımıza sürdürülebilir bir değer yaratmamız anlamına geliyor. Sürdürülebilir değer derken de ekonomik getiri elde ederken bu getiriyi sosyal ve çevresel etki ile dengelemekten bahsediyorum. Hedefimizin niceliksel bir kavram olan büyümek değil niteliksel bir kavram olan gelişmek olduğunu vurguluyorum.
Geçen yıl şirket olarak imzaladığımız Birlemiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin gereği olarak GRI G+ formatında ilk sürdürülebilirlik raporumuzu birkaç ay önce yayınladık. Bu raporda iş modelimizi sunduk. İş modelimizin merkezine güvenilir, etik, kaliteli butik hizmet olmak üzere değerlerimizi yerleştirdik. Bu değerlere kurumsal yönetim ilkeleri çerçevesinde başta çalışanlarımız olmak üzere tüm paydaşlarımızla birlikte sahip çıkacağız.
Buradan tekrar NEDEN sorusuna geri dönersek, neden bu şirkette çalıştığımın, neden hiç bıkıp usanmadan aynı motivasyonla her gün çabalamaya devam ettiğimin sebebini şimdi çok daha iyi görebiliyorum. Mazars Denge’yi bugüne taşıyan ve bugünden geleceğe taşıyacağını düşündüğüm değerlere tüm kalbimle inanıyorum ve bu şirketin CEO’su olarak şartlar ne olursa olsun bu değerleri korumam gerektiğini biliyorum da ondan. Aynı değerler beni ben yapan değerlerle birebir örtüşürken aynı zamanda beni de bu şirkete hiç kopmamacasına bağlayan değerler.
Bize emanet ettiğiniz hesaplarınızla, yaptırdığınız denetimlerle, sorularınıza özenle hazırladığımız cevaplarla akşamları rahat uyumanızı sağlamaya devam edeceğiz. Burada gururla kutladığımız 40. Yılımızı bizimle paylaştığınız için teşekkür ederiz. 40 yıldır bize güvendiğiniz ve bize inandığınız için de…
Daha nice 40 yıllara…
Dr. İzel Levi Coşkun
CEO / MazarsDenge
Yorum yok